14 Haziran 2010 Pazartesi

Trabzon üzerine bir yorum- Harun Yavruoğlu


Harun Yavruoğlu
Dertleri zevk edindik bizde neşe ne arar.
Vurdu kırdılığın ormanı haline geldik nihayet.
Saldırgan, korkulan, kontrolsüz bir toplum olduk ve en kötüsü de sevdik bu halimizi.
Bizi sayanı sevmedik, seveni saymadık, vurana, kırana delikanlı dedik.
O da harbiden “Deli-kanlı” oldu başımıza.
Karadeniz insanı, hayata tutunan, hayatı elinde tutan,
çalmadan çırpmadan ve bıkmadan usanmadan çalışan ve kazanan,
saygı gören, gösteren insandı.
Karadenizli büyük düşünürdü.
İşçisi olduğu fabrikanın alın teri ve emeği ile sahibi olabilmeyi hedeflerdi.
Ekmeğini taştan çıkarandı.
Topalına Japonya’da rastlanırdı Karadenizlinin.
Elinden ne olsa gelirdi. Gelir de;Bir binayı dipten başa Karadenizliden başka
kim yapabilir ki dünyada,İş ve hizmet üretmek amacıyla,
yorgancı,
fırıncı, pastacı,
balıkçı, işçi,
memur,
mühendis,
mimar,
asker paşa…
olmuştur Karadenizli.
Şiirde, resimde, karikatür gibi pek çok sanat dallarının yanı sıra, sporda da
Ülke ve dünya çapında nice ünlüler yetiştirdi bu topraklar.
Bu topraklar siyasette;
Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar da yetiştirdi.
Ve şimdi maalesef böyle yaban otları da...
Bunca birikimine, söz bilmesine, hayat tecrübesine rağmen benim hemşerim
şimdi susuyor ve onun yerine gaybana piştov konuşuyor artık; Tak, tak, da, tak, tak…
Tabi piştov konuştukça kan revan oluyor halimiz.
Yalnız piştovla da kalmıyor ki, gece yarılarında acı firen sesleriyle, aralıksız uçana kaçana çalınan korna sesleriyle konuşuyoruz.
Yüksek yoğunluklu müziklerleTekme, tokat, yumruk ve küfürle konuşuyoruz.
Kural kaide tanımaz trafik ihlalleri ile konuşuyoruz…
Ve işin kötüsü sevdik ve benimsedik bu halimizi.
Geçenlerde bir dostumla hasbıhal ettik.
Trabzon denince aklına ne geliyor dedim de;
Öfke,
hiddet,
şiddet,
hoşgörüsüzlük, dedi.
Sonra bununla da kalmadı ve Cinayetler dedi;
Hran Dink’lerden, rahip Santoro’lardan, ve diğer cinayetlerden
linç girişimlerinden ve son stadyum olaylarından, sahamızda seyircisiz
oynama cezası ve hükmen mağlubiyetlerden bahsetti Trabzon deyince.

Oysa Trabzon denince şair ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu;
“Trabzon deyince aklıma bir salkım karayemiş gelir.
Bahçeler dolusu zindan yeşiliİçin için kandil kandil ballanır
Kandiller içinde bir kandil yanar
Bir kız deli gibi koşmaya başlar
Yanaklarında amoftaların alı
Dudaklarında karayemişlerin moru
Göğsünde…
elinin körü…
Derdi dizelerinde aklına Trabzon gelince.

Sevgili şair Özer Cıravoğlu Trabzon için;
“…kalır mutluluk gereksinmesi kadar/sevdalar üzere

Trabzon. Derken, Subutay Hikmet Karahasanoğlu,
Trabzon’dan ve nenesinden ayrılmasıyla ilgili olarak;
Oy nene oy kuymak/Açar yaylalarda sumahor/
İnekler getirir geviş/ Bir yokuş bir iniş yolları/
Yaylanın gökleri geniş. Derken
Şimdilerde hafif bir değişiklikten sonra dilime pelesenk olmuş bir

Trabzon türküsü, bu son halimizi çok iyi anlatmaktadır sanırım.
Oy Trabzon Trabzon/
İçin kaynayan kazan
Bu dertli günlerime/
Geldi çattı ramazan.
Harun yavruoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder